Çağımızın en korkunç hastalıklarından biri olarak nitelendirilen AIDS bulaşıcı bir virüs hastalığıdır. AIDS’in etkeni HIV olarak adlandırılan virüstür.
HIV virüsü, cinsel yolla ve kan yoluyla bulaşır. Bu nedenle, aile bağlarının güçlü olduğu toplumlarda yayılması çok daha sınırlı olmaktadır.
HIV, “İnsan Bağışıklık Yetmezlik Virüsü”nün ingilizce kısaltılmış şeklidir. HIV virüsü, adından da anlaşılacağı üzere, bağışıklık sisteminin içine yerleşerek, bireyin bağışıklık sistemini zayıflatır ve mikroplara karşı koyma yeteneğini yok eder. Direncini kaybeden vücut, mikroplara karşı koyamaz.
HIV virüsünün belirtileri, bulaştığı kişide hemen ortaya çıkmaz. Bu yıllar sonra da ortaya çıkabilir. Ayrıca, HIV virüsünün bulaşıp bulaşmadığını tesbit etmek için yapılan testin doğru sonuç vermesi için, bulaşmadan 3 ay sonra yapılması gerekir. Aksi takdirde virüsün belirtileri henüz ortaya çıkmamış olduğundan, vücuttaki virüs tesbit edilemeyebilir.
HIV, bulaştığı vücutta çeşitli hücrelere yerleşerek giderek çoğalır. Vücudun bağışıklık sitemini giderek zayıflatan virüs, vücudu dirençsiz ve savunmasız bırakır. Zayıflayan vücut, hafif hastalıklarda bile kendini koruyamaz. Ender görülen birçok hastalık, HIV virüsünün etkilediği hastalarda çok daha sık görülür.
Bunların dışında, deride leke ve yaralar, sebebi bilinmeyen uzun süreli ateş, gece terlemeleri, ağızda ve deride oluşan uçuklar, öksürük, ishal, kilo kaybı gibi belirtiler ortaya çıkar. Bu belirtiler tek başlarına AIDS habercisi olmamakla birlikte, ancak bir kaçının birden hastada görülmesi durumunda AIDS akla gelebilir. Kesin sonuç için test yaptırılmalıdır.
AIDS’in tedavisi kesin olarak yapılamamaktadır. Bununla birlikte, düzenli tedavi ve ilaç kullanımı ile hastanın, nisbeten daha uzun süre yaşaması mümkün olabilmektedir. Tedavi doktor kontrolünde ve aralıksız olarak, yaşam boyu devam ettirilmelidir.