Doğum tarihi: ?? ?? 1959
Kaç yaşında: 64
Meslek: Akademisyen
Doğum yeri: Akşehir, Konya
Hilmi Özden, 1959 yılında Konya Akşehir’de doğmuştur. Konya ve Eskişehir’de İlk ve Orta öğrenimini tamamladı. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdikten sonra, iki yıl mecburi hizmet ve on altı ay askerlik görevlerini takiben Sağlık Ocaklarında, Köy Hizmetleri 14. Bölge Müdürlüğünde tabip olarak çalıştı.
Hilmi Özden, 1995 yılında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalında Profesör Doktor Gürsel Ortuğ ve Profesör Doktor Nedim Ünal danışmanlıklarında “Omurganın Torakal Bölümü’nde Medulla Spinalis Çaplarının Manyetik Rezonans Tekniği İle Ölçümü ve Değerlendirilmesi” isimli tezi tamamlayarak Anatomi doktoru unvanı aldı.
Profesör Doktor Hilmi Özden, 2002 yılında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji Anabilim Dalında Profesör Doktor Ömür Elçioğlu’nun öğrencisi olarak “Kutadgu Bilig’de Ahlâk Kavramı ve Tıp Etiğine Katkısı” isimli tezini tamamladı.
Hilmi Özden daha sonra Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Felsefe Bölümünü bitirdi.
2005 yılında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi tarafından İngiltere’ye Nottingham Üniversitesine gönderildi ve Doktor Lopa Leach’in yanında angiogenesis üzerine çalıştı. Yurt içinde sıçan ve farelerde transplantasyon, embriyonik kök hücre ve mikrocerrahi üzerine çalışmalar yapan ekiplerde görev aldı.
Anatomi profesörü ve tıp doktoru olan Hilmi Özden, ayrıca farklı alanlarda lisans ve doktora sahibidir.
Türk kavimleri üzerine araştırmaları olan Hilmi Özden, 2013 yılında, Eskişehir Türk Dünyası Başkenti Ajansı Danışma Kurulunda, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi temsilcisi oldu. Şu anda ESTÜDAM (ESOGÜ Türk Dünyası Uygulama ve Araştırma Merkezi) müdürü olarak da görev yapmaktadır. Anatomi sahasında yurt içi ve yurt dışı çalışmaları bulunan Hilmi Özden’in Türk dili, tarihi ve kültürü üzerine yayınlanmış çok sayıda kitapları ve makaleleri de vardır.
Anatomi, Tıp Tarihi ve Tıp Etiği üzerine yurt içi ve yurt dışı çalışmaları bulunan Profesör Doktor Hilmi Özden, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı’nda öğretim üyesidir.
Hilmi Özden, evlidir ve iki çocuğu vardır.
14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak olan seçimlerde cumhurbaşkanı adayı olmak için Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) başvurdu.
Bağımsız Cumhurbaşkanı Aday Adayı Profesör Doktor Hilmi Özden’in Hedefleri Nelerdir?
1- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Madde 1 – Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
Madde 2 – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
Madde 3 – Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı “İstiklal Marşı”dır.
Madde 4 – Anayasanın 1’inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2’nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3’üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
2 – Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetini 2023 yılında 1923’deki “Kurtuluş ve Kuruluş” anlayışını hatırlatmaktır. Cumhuriyetimizin 100.yılında onun ilelebet payidar olacağını bir kez daha Türk Milleti ve Türk Devleti olarak kutlamak ve gelecek nesillere emanet etmektir.
3 – Toplumsal Barışı güçlendirmek, kutuplaşma değil ortak paydalarda birleştirmektir. Özgürlükler ve haklar konusunda asla tek yanlı değil çok boyutlu toplumun her kesimini kuşatıcı bir anlayış ortaya konacaktır. İfade ve basın özgürlüğü ortamı güçlendirilecektir.
4 – Devlet sistemi; adalet, ilim, liyakat, istişare (danışma-meclis) üzerine yürür. Mutlaka her konuda adaletin topluma ve devlete egemen olduğu, ilimin rehberliğinde, işin ehli insanların yetiştirilip görevlendirildiği ve danışmanın, tartışmanın, farklı fikirlerin konuşulduğu bir ortam güçlendirilecektir. Laik, Demokratik ve Sosyal Hukuk devletinin olmazsa olmazları bunlardır. Sadece temsili demokrasi değil katılımcı demokrasi de güçlendirilecektir. Yani toplumun farklı kesimlerinin katıldığı fikirlerin tartışıldığı bir demokrasi anlayışı yaygınlaştırılacaktır. Halkımızın her kesimine Türkiye Cumhuriyeti nin temel niteliklerinden olan laiklik ilkesinin din ile devlet işlerinin ayrı olduğu aydınlatıcı bir şekilde anlatılacaktır. Laiklik kesinlikle dinsizlik (lâdini) anlamı taşımamaktadır. Laiklik toplumda din ve vicdan özgürlüğü sağlayarak din ve mezhepleri ne olursa olsun yurttaşlara eşit yaklaşımda bulunmaktır.
5 – Siyasi platformda tekrar parlamenter sisteme geçilmesi sağlanacak bunun için TBMM’in öncülüğünde tüm siyasî anlayışların uzlaştığı bir yöntem takip edilecek ve biran evvel hayata geçirilecektir.
6 – Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık makamının farklı kişilerde toplandığı, seçilmiş bakanlardan oluşan hükümet ve TBMM’nin yurt içi ve uluslararası alanda etkin olduğu, yasama, yürütme ve yargının kuvvetler ayrılığı prensibine göre inşa edildiği Türk Devlet geleneğine ve günümüz demokratik devletlerinin deneyimlerine uygun asırlık birikimler ve tecrübeler hayata geçirilecektir.
7 – “Siyasetsiz bir siyaset” yani bilinen kavga dilinden uzak barış ortamını sağlayacak orta bir yol takip edilecektir. Halkın ortak noktalarda buluştuğu ben merkezliği değil kamu vicdanına uygun millî mutabakat siyaseti takip edilecektir.
8 – Konuşmalarımızın ve önerilerimizin Türk Milletine ve insanlığa katkı olması amacıyla yurdumuzda ve dünyada barış dili tesis edilmeye çalışılacaktır.
9 – Türk Halkı gerginliklerden yorulmuştur. Üstelik dünyanın barut fıçısı olduğu bir dönemde her zamankinden daha fazla millî birlik ve beraberliğe ihtiyacımız vardır.
10 – Bilim Kurulları artırılacaktır. Kovit-19 döneminde Sağlık Bakanlığı bünyesinde kurulan ve faaliyet gösteren bilim kurullarının benzerleri; her bakanlık ve devlet kuruluşunda uzman kişilerden oluşturulacaktır. Örneğin Ekonomik ve Sosyal Konseyin çalıştırılması olacaktır.
11 – Bir milletin uygarlık düzeyinin ölçüsü ve insanlığa örnek oluşu onun engelli (daha doğrusu duyularının farkındalığı olan) vatandaşlarımıza yetimlere, öksüzlere, kimsesizlere ve yaşlılara sahip çıkmasıdır. Şüphesiz Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu hususta çok güzel çalışmalar yapmış ve yapmaktadır. Bu faaliyetler daha da artırılacaktır.
12 – Uyuşturucu bağımlılığı ile mücadele edilecek çocuklarımız yeniden ailelerine ve topluma kazandırılacaktır. O konunun uzmanı psikolog, sosyal psikolog ve psikiyatristlerden destek alınacaktır. Uluslararası işbirliği ile yeryüzünde insan istismarına neden olan her türlü bağımlılık önlenmeye çalışılacaktır.
13 – Toplumun bilinç ve farkındalık düzeyi artırılarak şiddetin mutlaka önüne geçilecek çocuğa, kadına şiddet başta olmak üzere her türlü şiddet toplumsal ahlak ve hukuk yasalarıyla engellenecektir. Kadına saygı duymayan halklar asla gelişmelerini tamamlamamıştır. Bu hususun anlaşılması ve toplumun bilinç düzeyinin artırılması için sivil toplum kuruluşları ile çalışmalar yapılacaktır. Temsil yetkisi olarak TBMM başta olmak üzere her sahada kadınlara öncelik verilecektir. Kadının her alanda daha çok söz sahibi olması ve etkisinin artması ülkemizde ve dünyada merhamet iklimini güçlendirecektir.
14 – Sendikalar, Sivil Toplum (STK) ve Meslek kuruluşlarının güçlendirilmesi ile toplumda etkinlikleri artırılacaktır. Öğrenci, işçi, memur, emekli, köylü, çiftçi, akademisyen, bürokrat vb. her sosyal grup; çalışma ve insan hakları açısından laik, demokratik ve sosyal hukuk devletinin özgürlükleri çerçevesinde faaliyet göstereceklerdir.
15 – Çevre ile uyumlu bir dünyanın temelleri atılacaktır. “Yarın kıyametin kopacağını bilseniz bile, bugün elinizdeki fidanı dikin!” diyen bir inancın mensupları olarak ağaçlar, ormanlar korunup artırılacaktır. Küresel ısınmaya karşı uluslararası işbirliği ile tedbirler artırılacaktır.
16 – Hayvanların insanların kardeşi olduğunu anlayacak gökte uçan güvercinden, yerde gezen kediye, ırmaktaki denizdeki canlıya kadar sahip çıkılacaktır.
17 – Öğrencilerimizin sorunları çağın bilimsel metotları çerçevesinde çözülecek “Eğitim ve Öğretim” çağdaş uygarlık seviyesine hatta onun üzerine taşınmaya gayret edilecektir. Yurt dışına beyin göçü kendi insanımıza tanınan imkânlar artırılarak yavaşlatılacak böylece Türkiye’nin gelişmesi ve kalkınmasına daha çok katkı sağlanacaktır.
18 – Üniversitelerin sayılarından ziyade niteliklerinin artması üzerinde çalışılacaktır. Üniversitelerin sadece eğitim değil aynı zamanda bilim üreten kurumlar olduğu prensibinden hareket ederek en büyük yatırım bilimsel icat ve keşiflere ayrılacaktır. Mucitleri, kâşifleri ve ilim insanları yeterli olmayan toplumlar 21. yüzyılda yeterli nefes alamayacak her zaman başka devletlere bağımlı olacaktır.
19 – Türk Tarımı, hayvancılığı, sanayi ve tüm ekonomik sektörlerde yeniden ilmî ve millî bir politika izlenecektir. Mavi denizdeki hidro karbon yatakları, tarım alanlarımızdaki jeotermal ısıtma, güneş enerjisi santralleri, toryum ve bor v.b. rezervlerin işletilmesinde çağın ilmi yöntemlerine öncelik verilerek Türkiye’nin menfaatleri korunacaktır.
20 – Üretimin ve ihracatın artırılması, işsizliğin çözümü Türk Lirasının değerinin artırılması önemlidir. Gençler her türlü sorununda mutlaka devletin çözümlerinde yanlarında görecektir. Çalışanlar ve emekliler sıkıntı ve gelecek kaygısı çekmeden yaşayacaklardır. Gelir dağılımda adalet tesis edilmelidir. İş sağlığı ve iş güvenliğine öncelik tanınacaktır.
21 – İç politika ve dış politikada Mustafa Kemal Atatürk’ün “yurtta sulh cihanda sulh” çizgisi prensip edilecektir. Bu arada bugün olduğu gibi savunma sanayi geliştirilmeye devam edecektir. Çünkü uluslararası alanda güçlü olmak için Millî bir savunma sanayi şarttır.
22 – Terör sadece güvenlik güçlerinin omuzlarına yüklenmeyecek hep birlikte tüm bilim dallarının önerileri ile çözülecektir. İnsanımız bu konuda aydınlatılacak Türk Milletini ve Türkiye’yi parçalamak isteyen emperyalist devletlerin amaçları ortaya konacaktır.
23 – Afet bilinci toplumda artırılacaktır. Tabii ve yapay afetlere karşı toplumun her kesiminin farkında lığı geliştirilecektir. AFAD ve Sağlık Bakanlığının internet ortamına yüklediği bu konudaki bilgilere Türk Halkının dikkati çekilecektir. Çünkü Türkiye deprem kuşağındadır. Ayrıca çevresindeki Nükleer ve diğer Kimyasal ve biyolojik saldırılar bilinmektedir.
24 – Türk Dünyası ile ilişkiler geliştirilerek devam edecektir. Bugüne kadar yapılan güzel çalışmaların devamı getirilecek İsmail Gaspıralı’nın “dilde fikirde işte birlik” şiarı bir miras olarak sürekli hatırlanacaktır. İslam Dünyasına yaklaşımımız İslam inancı ve İslam Medeniyeti mensubiyeti içinde ele alınacaktır. Konferanslar, bilimsel toplantılar ekonomik iş birlikler ile dostluk ilişkileri sürdürülecektir. İnsanlık bizim nihai ailemizdir. Yeryüzünün neresinde bir acı, keder ve gözyaşı varsa tüm ülkelerle sorunları çözmek için uluslararası işbirlikleri geliştirilecektir.
25 – Türk Milletinin millî birliği güçlü bir aile yapısı ile mümkündür. Asırlardır bu gelenek mevcuttur. Aile toplumun temelidir. Aile mutlu ise toplum mutlu ve huzurludur. Ailede ebeveyn farklı Türk boylarından gelmiş olabilir. Bunu siyaset ortamına taşımak çocukları, aileleri ve toplumu sarsacaktır. Bunun için her vatandaşın mensubiyet ve tarih şuurunun artırılması ilmin ışığında aydınlatılması gerekmektedir. Çünkü Türk Milleti mozaik değildir. Türk Milleti bir ebru desenidir. Ebru deseni farklı renklerden oluşmuş ve biri birinden ayrılmayan bütünlüktür, vahdettir. Atatürk’ün söylediği gibi: Aynı cevherin damarlarıdır. Diyarbakırlı, Vanlı, Trakyalı, İstanbullu ve diğer illerimizin insanları farklı boylardan gelmiş, gövdesi Türk olan ulu bir çınar ağacıdır. Şair Nazım Hikmet’in “Dörtnala gelip Uzak Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket, bizim… Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, …” sözleri muhteşem bir güzelliği müjdelemektedir. Ağaçların dalları gökyüzüne uzanan insanlığa hayat oksijeni veren yapraklardır, üründür, paylaşımdır. Bu bizim zenginliğimizdir. Oğuz Kağan “Gök Çadırımız Güneş Bayrağımız” demiştir. Gökyüzündeki bulutları rüzgâr kovaladığında rahmet olup gökyüzünden sular mayamıza, aşımıza, toprağımıza karıştığında Türk Milleti vücut bulmuştur. Her millette bu oluşumla yeryüzüne gelir ve insanlık ailesi oluşur. Bilahare varlığın kardeşliği gelişir. Gök çadır; çiçeklerden çınarlara, kartal’dan kurda, kurttan insana hepimize ata olur, toprak; ana, anavatan, denizlerimiz mavi vatan olur. Şanlıurfa’nın Viran Şehir ilçesindeki köylerde ak yazmalı analarımızın evlatlarını okula gönderirken onları yolda, belde Hakk’ın Rahman, Rahim ve Hafız ismine teslim eder ve şunu söyler: “Gök çadırın sahibi sizi korusun”. Bizde diyoruz ki güzel annelerimizin ak sütleri gibi bu sözü tüm cihana söylüyor “Gök çadırın sahibi tüm varlığı ve insanlığı korusun”. Mustafa Kemal Atatürk diyordu ki: “millet hayatı tehlikeye maruz kalmıyorsa savaş cinayettir”. Diğer taraftan cennet yurdumuza yapılan saldırılarda en güzel bir şekilde dünyaya savaş ahlakının örneklerinden birini O göstermiştir. Onun şu muhteşem sözü söylemeye ve bize emanet etmeye hakkı vardır: “Ne mutlu Türküm Diyene”.
26 – Türkiye’nin sorunları “Atatürk gibi düşünmek” ve onun yöntemleri ile çözülebilecek boyutlardadır. Şark’ında Garp’ında sorunlarını benzer yöntemlerle çözmek mümkündür. O’nun anlaşılması bizlerin O’na ve Cumhuriyeti kuran kadrolara borcumuzdur. Bir gün tüm yeryüzü O’nu anlayacak fikirlerini uygulamak ve geliştirmek için güzel bir dayanışmaya girişecektir. Bunu bizim kuşak göremez ise mutlaka gelecek kuşaklar buna şahit olacaktır. Atatürk İlmi Kendisine Rehber Edinmiş, İnançlı, Kur’an Ahlakını Yaşayan, Hazreti Peygamber’i (Ona, Ashab-ı Güzine, Ehl-i Beyt’ine Selam Olsun) Çok Güzel Anlamış Gönlünde Hak’la, Sözlerinde ve İcraatlarında Halkla Olan Örnek Bir Cihan Lideridir.
Kitapları:
2007 – Kutadgu Bilig’de Ahlak Kavramı ve Tıp Etiğine Etkisi
2019 – Ankaralı Arabacı İsmail ve Mustafa Kemal