Doğum tarihi: ?? ?? 0285
Ölüm tarihi: ?? Haziran 0373
Kaç yaşında öldü: 88
Meslek: Din Adamı
Doğum yeri: Nusaybin, Mardin
Ölüm yeri: Urfa

Tüm zamanların en müthiş dinsel şair ve bilgelerinden biri olarak öne çıkan Süryani Mor Efrem, “Süryaniler’in Güneşi” olarak anılmaktadır.

Süryani Mor Efrem, 285 yılında Nusaybin’de doğmuştur. Babası Nusaybinli, annesi de Amid (Diyarbakır) şehrindendi. Mor Efrem dünyaya geldiği zaman babası putperest inançlı olup Abizil olarak tanınan bir putun baş kâhiniydi.

Süryani dilinin tartışılmaz üstadı, birçok manayı birkaç sözle ifade edebilen, okuyucularını barışa, ibadette derinliğe, tefekkürde sonsuzluğa davet eden Mor Efrem, “Süryanilerin Güneşi” ve “Kutsal Ruhun Kavalı (veya Liri)” tanımlaması ile ünlenmiştir.

Nusaybin ile Sincar Dagı arasındaki Baarbeye (BethAraboye) episkoposun yanında eğitim gördükten sonra bazı siyasi sebeplerden dolayı 303 yılında Nusaybin’i terk edip Urfa’ya yerleşmiştir. Şair Asuno’nun yanında Süryani edebiyatı ile Kutsal Kitap’ın derinleşmesini özümsemiştir.

320’lerde tekrar Nusaybin’e geri dönen Süryani Mor Efrem, erken yaşlarında dünya nimetlerini terk edip, bölgenin Episkoposu Mor Yakup’un himayesine girerek ruhî temizlik ve kutsallığı, dini bilgilerini ondan öğrendi. Nusaybin’de eğitim görmüş, öğrencisi olduğu eğitim kurumunun yöneticiliğine kadar yükselmiştir.

İznik’te MS 325 yılında toplanan Hıristiyanlığın ilk ve en büyük evrensel konsiline katılan Episkopos Mor Yakub ile öğrencisi Efrem Nusaybin’e döndüklerinde ünlü Nusaybin Okulu’nun inşasına başladılar ve 326 yılında okulu hizmete açtılar. Mor Efrem uzun yıllar boyunca bu okulun rektörlüğünü yaptı. 7. Yüzyıla kadar hizmet verecek bu okulda 800-1000 kadar öğrenci yatılı olarak okumaktaydı. Okulun resmi dili Süryanice’ydi. Süryanice dilinin yanında Grekçe de okutulmaktaydı. Bu okulda felsefe, mantık, edebiyat, geometri, astronomi, tıp ve hukuk eğitimi veriliyordu. Bu dönemde Grekçe’den Süryanice’ye birçok kitap çevrilmiştir. Mor Efrem’in yüksek eğitim düzeyi, Nusaybin’de sunulan eğitimin bir ölçütüdür.

Tüm zamanların en müthiş dinsel şair ve bilgelerinden biri olarak öne çıkan Süryani Mor Efrem, “Süryaniler’in Güneşi” olarak anılmaktadır. Fakat şiirleri 18’inci yüzyıla kadar kopyalanmamış ve pek fazla tanınmamıştır. Ona ait edebi metinler 10’uncu yüzyılda Nusaybinli bir başrahip tarafından Mısır’daki bir Süryani manastırında bulunmuş ve basılıp çoğaltılıncaya kadar çok eski el yazmalarında muhafaza edilmişlerdir. Eğer bu yazmalar bulunup gün ışığına çıkartılmasaydı erken dönem Süryani edebiyatına ait zenginliklerin pek farkında olunmayacaktı.

Mor Efrem’in Nusaybin’de bulunduğu yıllarda, şehir üç kez 338, 346 ve 350 yıllarında Perslilerce kuşatılır ancak ele geçirilemez. Pers Kralı Şobur, kenti ele geçirmeyi başaramadıysa da birkaç yıl sonra İmparator Julien’in bozguna uğratılması sonucunda Pers Kralı Şobur’la Bizans İmparatoru Julien arasında varılan anlaşma sonucunda Nusaybin şehri Şobur’a teslim edilir. Kentin Hıristiyan halkının büyük bir çoğunluğu göç ederek şehri terk eder. Mor Efrem, kentlilerle birlikte göç eder ve önce Diyarbakır’a gelerek şehrin Batı cephesine yerleşen mülteciler arasında bulunur, daha sonra da Urfa’ya yerleşir. Yaşamının son on yılını Urfa’da geçirir.

Bu kentte bulunduğu dönemde meydana gelen kıtlık felaketi, inziva yaşamını sürdürdüğü hücresinden çıkmasına neden olurken, servetlerinden fakirleri yararlandırmadıklarından dolayı da zenginleri kınar. Yaptığı çalışmalar sonucunda, zenginlerden topladığı yardımlarla binlerce aç ve sefil durumdaki insanlara yiyecek ve ilaç bulur.

Vasiyetinde kendisinin gösterişsiz toprağa verilmesini, aziz kalıntısı diye kendisine ait hiçbir şeyin saklanmamasını ister. Gömüleceği yer konusunda “Mezarlıkta beni, kalbi kırık olanların bulunduğu yere yatırınız ki, Hazreti İsa geldiğinde beni kucaklayabilsin ve onların ortasında kaldırabilsin” temennisinde bulunur.

373 yılının Haziran ayında öldüğü tahmin edilen Mor Efrem’in mezarı Urfa şehrinin batı kapısında Kontrion denilen Burcun yanındaki bir mezara konulur. Daha sonra bu mezarın üzerine Deyrülsufli adı ile anılan bir kilise inşa edilir.

Süryani Ortodoks Kilisesi kendisini azizleri anma programında yıllık kilise takvimine dâhil etmiştir. Bu tarih, Paskalya Bayramı öncesindeki büyük orucun ilk haftasının cumartesi gününe denk gelir.

Süryani Mor Efrem, 373 yılında Urfa’da 88 yaşında ölmüştür.

Süryani Mor Efrem, tartışmasız iyi bir dil ustasıdır. Süryani şairleri arasında, birçok mânâyı az bir sözle ifade edebilenlerin en başarılısıdır. Anlaşılır dile sahiptir. İfadedeki derinliğine kimse ulaşamamıştır. Konularını seçerken çok dikkatli davranmıştır. Şiir ve kaside tarzını geliştirmiştir. Kasidelerinin güzelliği konumunu daha da arttırmıştır.

Bir yazar olarak olağanüstü üretkenliğe sahiptir. Niyseli Grigor’un bildirdiğine göre, bazen zihni, düşüncelerinin coşkun dalgalarıyla kabarıp taşardı ve o zaman Efrem şu şekilde dua etmek zorunda kalırdı: ‘’Lütfûnun selini durdur, ey Tanrım.’’

Mor Efrem, Geniş düşüncelerini ve engin hayal gücünün meyvelerini insanlara uzun yazılar vasıtasıyla ulaştırmaya çalışmıştır. Bir çok manzum vaaz ve ilahi, Kitab-ı Mukaddes tefsiri, açıklayıcı dini konuşmalar ve polemik eserler kaleme almıştır. Bunlar çok kısa bir sürede Yunanca, Ermenice, Kıpti’ce, Habeş’çe ve Latinceye çevrilmişlerdir. Etkisi, sadece Mezopotamya’da değil, tüm Hıristiyanlık dünyasında kendisini hissettirmiştir. Yapıtlarının büyük bir kısmı günümüze kadar gelmiş olup Latin harfleriyle altı büyük cilt halinde basılmıştır.

Mor Efrem, Süryani şiirini geliştirip, kendi tarzı yüzyıllar boyunca varlığını sürdürmüş, ilahi ve söyleşileri Süryani ayinlerinin düzenlenmesinde etkili olmuştur. Memra (mimro) ve Madrasa (mardaşo) adı verilen iki tarzda yazılmış şiirleri vardır. Memra: konuşma tarzında olan şiir, Madrasa ise ezgisel çizgisi daha belirgin ve koro tarafından okunan bir tarzdır. Şiirleri mekânsal icra edilen tüm dua ve ilahi okumalarında sıkça kullanılır. 5. Yüzyıl Bizans tarihçisi Sozome’ye göre, kendisine ait üç milyona yakın şiir cümlesi olduğu belirtilir.

Ayrıca “Sugitho” türünü Hıristiyan edebiyatına kazandıran, düzenleyen ve kullanıma sunan ilk Süryani şairidir. Sugitho’nun belli bir kalıbı vardır. Her sugitho iki, üç ya da daha fazla kişi arasında söz düellosu şeklinde icra edilen bir yazım türüdür.

Süryanicenin halk dili olarak ya da dinsel tören dili olarak kullanıldığı her yerde Mor Efrem’in ilahileri okunur. Bugüne kalan 400’e yakın ilahisi bilinmektedir. Kutsal Kitabın literal (harfiyen) şekilde okunmasının kesinlikle yanlış olduğunu ve bu tür yaklaşımların yanlış anlaşılmalara neden olabileceğini ifade eder. Kutsal Kitapla ilgili yaptığı tefsir çalışmalarının çoğunu düzyazı yerine şiir türünde yapmıştır.

Süryani Mor Efrem Şiirlerinden örnekler:

(Birinci Şiir)

(7. Beyit)

Namaz kıl, ilahı söyle ve kutsal metinleri oku, bedenindeki duyguları temizle.
Günahların için ağla ve gözyaşlarını dök. Rab’den mağfiret iste.

(İkinci Şiir)

Allah’ın düşüncesini bırakana, Allah da her konuda zarar verecektir.
Eğer Allah ile ilgili olanlarla ilgilenirsen, Allah da seninle ilgilenecektir.
Eğer sadece nasıl yaşayacağınla ilgilenirsen, her iki tarafta da zarar göreceksin,
Kendi şahsına yetmiyorsun, yeteni de beklemedin.
Sadece tek bir konuyla ilgilenmedik, ilgimiz de bize karşı olumsuz olmuştur.
Eğer birçok konuyla ilgilenirsen, hiçbiri tamamlanmayacaktın.
Sadık insan tek bir konuyla ilgileniyorsa, o konu da, insanın bütün problemleriyle ilgilenir.
İncil’de yazıldığı gibi; bütün bunlar sizlere verilecektir.
Eğer evinde kral misafir olacaksa, evine saygınlık kazandım.
Nefsin o kadar yücelecek ki, Allah yüreğinde konaklanacak.
Sadece tek bir vakit onu düşünme, diğer vakitlerde onu ihmal edeceksen.
Fakat gece ve gündüz onu düşün ve onunla irtibat sağla.
Eğer ayakta kalırken yoruluyorsan otur ve oturarak onunla ilgili bilgileri oku,
Çünkü her vakit onun; Allah’ın olduğu, aklına bile gelmiyor.
Yaptığın bir işin, kayıp olduğunu düşünme,
Kötülüklerin ilerlemesi, bütün rezaletlerin kapısıdır.
Tövbe et ey günahkâr, günahlarının bağışlanması için rahmet dile,
Bakarsın aniden hırsız gelir, hayatını alıp götürür.
Zamanı bilemezsiniz, Kurtarıcının ne zaman geleceğini,
Rabb’imiz öğrencilerine söylemiştir, belki de aniden gelir.
Sizleri uykuda görebilir, uyanın, kalkın ve namaz kılın,
Denemeye girmemeniz için, yoksa onurdan mahrum kalırsınız.

(Dördüncü Şiir)

(46-49 Beyitler)

Eğer günahkârlarla, hükme ve işkenceye gireceksem,
Sunduğum bütün kurbanlarım ve yakarışlarım boşuna gitmiştir, sözlerimnamazlarım da tükenmiş demektir
Ey Rab! Beni kötülerle birlikte dizme, seni kabul ettiğim gibi sen de beni öyle kabulet.
Beni sol tarafta yerleştirme, çünkü Şeytan’a arkadaş olmadım.
Ateş içinden sesim duyulmasın, çünkü hep sözlerimle sana terennüm ettim.
Karanlık içinde haykırmayayım, çünkü gece yansı sana şükrettim.
Kâfirlerle beni sayma, tövbe edenlerle namaz kıldım.
Seni haça gerdirenlerle birlikte dikme, haçın bana iltica yeri olsun

(Altıncı Şiir)

(68-69 Beyitler)

Bunlar mantıkla ve sadakalarla hareket etsinler.
Paklıkla yıkansınlar ve namazla yücelsinler.
Günah işlemekten, önemle uzaklaşsınlar.
İyilikleri yapmaya, gayretle yaklaşsınlar.

(Dokuzuncu Şiir)

(19-23 Beyitler)

Zayıf olanların namazlarını, kabul edene övgüler olsun.
Tövbe edenlerin gözyaşlarını, kurban ve adaklar gibi kabul etmektedir.
Kırk günlük orucu tut ve ekmeğini de aç olanla paylaş.
Günde yedi vakit namaz kıl, İşay oğlundan (Davut) öğrendiğin gibi.
Musa kırk gün oruç tuttu, îliye de kırk gün oruç tuttu.
Rabb’imiz de k eza kırk gün oruç tuttu ve düşman olan Şeytan’ı yendi.
Üçlük ve Birlik’e övgüler olsun, çünkü her üçü de tektir.
Baba, Oğul ve Kutsal Ruh, tek bir gerçek Allah tır.
Namazları işiten ve dileklere cevap veren Rab,
Namazımızı kabul et ve bize şefkat kıl, rahmetinle isteklerimize cevap ver.

(Yirmibirinci Bölüm)

(37. Beyit)

O, her zaman onlardan sıkıntı görüyor, her gün yaptıkları süresiz ibadetle onu söndürdüler.
Onun gücünü imha ederken onlar güçlendiler, onlar namaz kılarken o ise sıkıntı
çekiyordu.

(71. Beyit)

Kimi de namazını kılar vaziyetteyken, ölüm eceli onu yakalar.
Hasretler henüz düşüncesindeyken, ruhu göklere yücelmiştir.

(109. Beyit)

Düşünce ve endişe onları, namaz vaktinden aksatmıyor.
Tembellik de onları etkileyemez, çünkü zihinleri pak ve nezihtir.

(Yirmiikinci Şiir)

(5. Beyit)

Onların yanına yaklaşanlara, namazlarının hâzinesi açıktır,
Şekillerim giyense, kendilerine özgün elbiselerle süslenmiş olur.

(15-19. Beyitler)

Yine gidip bu insanların bedenlerini görelim, onlar hep kendi saçlarıyla örterler.
Gidip kaval kemiklerini ve dizlerini görelim, hep yoğun namazlarla ezilmişlerdir.
Gidip sofralarını görelim, bağdaş kurarak dizlerinin üzerine koyarlar.
Gidip yüzlerini görelim, oruç tutmaktan kızarmış bulunmaktalar.
Yine gidip su dolu, kâselerini görelim, Namaz kılarken gözlerinden akan
gözyaşlarını, Tanrı katına bir sunu olarak sunarlar.
Gelin bedenlerini gidip görelim, bükülmüşlerdir kep eğilip dua etmekten,
Gidip yüzlerim de görelim, uykusuzluktan başka bir çehreye bürünmüşlerdir.
Yine gidip topluluklarım görelim, cismaniler ruhanilerle birliktedirler.
Koro takımlarını da gidip görelim, ruhaniler cismanilerle birlikte terennüm ederler.

(46. Beyit)

Günün oniki saatini, namaz ve ibadet için ayırıyorlar.
Gözbebeklerinin yaşlarını, yücelerdeki tapınak kapısına serperler.

(82. Beyit)

Kimi efendisinin önünde diz çökerken, uyuyup vefat eder ve diriliş gününe kadar bekler.
Kimi ayakta namaz kılarken, ölüm gelir onu götürür.

(88. Beyit)

Kimi Rabb’ın inayetinin yardımıyla, kalkıp namazım kılmış ve hayatını yitirmiştir.
Kimi adaletin desteğiyle, kalkmış bir övgüyü söylemiş ve intikal etmiştir.

(Yirmiüçüncü Şiir)

(121. Beyit)

Kendini koruyabilmen için sahrayı tercih et, açlık ve susuzluğu da ilaç olarak kullan,
İmanı bir güvence olarak gör, çünkü namazda güç kazandırıyor.

(Yirmibeşinci Bölüm)

(1-3. Beyitler)

Efendin için yoksul ol ve onun sevgisi uğruna fakir kal.
Her gün onun için oruç tut ve kapısında uyumadan nöbet tut.
Huzurunda mezmurları oku, ondan talepte bulun ve namaz kıl.
Ayağa kalkarak önünde dur, ibadet sırasında ellerini kenetle.
Ağlayarak gözyaşlarını yanaklarına akıt, önünde göğsüne vur.
Yaptığın kusurlarına karşı hasret çek, rahmet ve şefkat talep et.
Günahlarına karşı yas ve hüzün tut ve günahlarının bağışlanmasını dile.

(Yirmiyedinci Şiir)

(18.-56. Beyitler)

Eğer hizmet ikiye katlanmışsa,
Şeytanın birlikleri namazın aracılığıyla vurulurlar.
Eğer de sayam insanlar uyumazsa, hileciler onlara karşı asla zafer kazanamazlar.
Özgürlük yatmazsa, aldatmacılık da baş kaldırmaz.
Eğer süresiz ibadetten güç almışsan, uyanık güç de seni korur.
Sağcı taraf zengin olduğu sürece, solcu taraf fakirdir.
Hizmet sunulduğu sürece, Şeytan ve askerleri yatmaktadır.
Eğer ışık kendini gizlemezse, karanlık kendini ortaya çıkaramaz.
Eğ er de ışınlarım geri çekmezse, akşam kanatlarım açamaz.
Ey süresiz ibadet eden sen! Eğer yatmazsan, karanlık sana dokunamaz.
Ey yiğit olan! Sen düşmedikçe, aldatmacılık sana musallat olamaz.
Dilin terennüm ettiği sürece, o necis sana yönelik ıslık çalamaz,
Dudakların ilahiler söylediği sürece, Şeytan ’ın yayı etkisizdir.
İbadette devam ettiğin sürece, aslanın azıdişi hücum etmez.
Eğer duan bitmişse, engerek dilini bilemiştir.
Namazı kıldığın sürece, İblis in vurduğu tokatzarar vermez.
Eğer uykuya yenilmişsen, engerek zehrini akıtmıştır.
Geceleyin savaşa birlikte girerler, Şeytan ve süresiz ibadet eden münzeviler.
Uyku da sis oluşur, kış da tersine hareket eder.
Bulutsuz kar yığılır, şimşeksiz de dolu yağar.
Kılıçsız kan akıtılır, öldürmeksizin de ölülerin cesetleri üst üste yığılır.
Uykuda tuzaklar kurulur, hayali görüntülerle kaymalar olur.
Uykunun mekânında, uyanışa zafer kılıcı konulmuştur.
Yiğitler uyuyunca, rüyalar gelip onları yok edeceklerdir.
Eğer uyumayıp sürekli ibadet etmişlerse, o uyanış İblis ’i süngülemiştir.
Çul ve kül kullandıkça, çaycıların başı kuduramaz.
Eğer gözyaşları dökülmüşse, Sinharip topuzun üzerine dönmüştür.
Eller göklere açıldıkça, Hmolik başını kaldıramaz.
Eğer uykuya dalmışsa, Musa’nın partisi mağlup olmuştur.
Namaz kılınmasıyla İblis vurulur,
Gülyad sapanla vurulduğu gibi,
Yapılan hizmetle güçleniyor, Şimşun kendi yiğitliğiyle.
Süresiz ibadetle iblis işkence görerek eriyor, Abişolumun aldığı zehirle eridiği gibi,
Süresiz ibadetle İblis öldürülüyor, Kral, Adunoyo’yu öldürdüğü gibi.
Namaz hizmeti takdim edildiği sürece, İblis de Hamnun gibi hastalanıyor.
Dua hizmeti sona erdiği an, İblis nefsi kışkırtmıştır, tıpkı Tomor gibi.
Davut’un mezmurlarını terennüm ettiğin sürece, Şeytanın müziği boşunadır.
Dilin susmadıkça,
Ahtufil intihar etmektedir.
Namaz kıldığın sürece, sünnetsizler hayretle oturup seni izlerler.
Dilin okuduğu sürece, Gülyad ağzını açamaz.
Onunla birlikte sazın çaldığı sürece, Şovol’un ruhu seni rahatsız etmez.
Eğer de uyku, harpının kıllarım kesmişse, kötü ruh içinde terennüm etmeye başlar.
Uyurken iblis seni avlamaya çalışır, tıpkı Şovol’u yakaladığı gibi.
Her gün düşüncende barınır ki, onun eline düşmen için.
Şovol, Davut’u iztihat ediyormuş, seni de İblis iztihat etmektedir.
Sakın ola uykuya yenik düşme, yoksa seni iztihat eden teyakuzdedir.
Mağara uykudan daha iyi olmuş, yoksa Şovol, Davut’u öldürecekti.
Şovol’un arkadaşı seni uykuda yakalarsa, kanım akıtır.
Kartal havada uçtuğu sürece, gölgesine bile ulaşamazsın.
Göklerde yüzdüğü sürece, hayalini bile tutamazsın.
Göklerde yüreğin uyanık olduğu sürece, organların ele verilemez.
Namazda uçtuğun sürece, beşeriyetin yakalanmayacaktır.
Sakın ola yüreğin solmasın ve uykuya dalmasın, yoksa seni yakalarlar.
Düşüncen de dağılmasın ve kötülüğe dalmasın, yoksa zaferi kaybedersin.
Kalk namaz kıl ve kendine Davut’tan silah al ve onunla gururlu ol,
Gözlerin uykuya yenilmesin, çünkü savaş alelacele yaklaştı.
Nefsini uyandır ve sürekli ibadet et, çünkü savaş insan uykudayken kendisine karşıaçılır.
Nasıl savaşacağını bilemezsin, çünkü tüm hızıyla muharebe başlamıştır.
Geceleyin Şeytan ’ın borazanları çalar, savaşa kalkın diye,
Birlikler birbirlerine sorarlar, komutan neyi emreder.
İkinci Homon ağzını açarken, ondan duman tütmeye başladı.
Kalkın silahınızı kuşanın, uyuyanların rüyalarına girip onlarla savaşalım.
Eğer onlar uyanıklarsa bizleri yeneceklerdir, eğer uyuyorlarsa biz onları yeneceğiz.
Uyku aracılığıyla, onlardan uyanış zaferi alalım.
Gelin hileleri öğrenin ve bu şerefli ve saygın insanlarla savaşın.
Onlara karşı tepen silahı kuşanın ve bu cesur insanlarla muharebe edin.
Betülleri uykuda yakalayın, rüyalarda zina etsinler.
Saygın insan hayal görüntüyle aldansın ve istemeyerek ayağı sürçerek düşsün.
Değerli insan yüzsüz olsun ve sonradan tacı ondan alınsın.
İffetli de kötü görüntüyle yansın ve tövbe etmekle işkence görsün.
Oruç tutan, hissetmeden rüyada et yesin,
Adaklıya şarap içirin ve hüzünlüye de rakı doldurun.
Tuzaklarınızı uykuda kurun ve gizleyin, rüyalarla onları yakalayın.
Kendinize yüz binlerce tuzak alın ve bana yem insanlar yakalayın.
Karanlık, zifiri karanlık adaşından emir almıştır.
Bütün aldatmacılık toplandı, bedensellilerin tepelerine.
Tembeller yüzlerini uyku da sardılar ve kendilerini gömdüler.
Sabahtan akşama kadar, başıboş olan kişi harap bir evde yatıyordun
Uyumayıp da sürekli ibadet edenler uyanıktırlar, kendilerini namazla zenginleştiriyorlar.
Akşamdan sabaha kadar uyumadılar ve hazinelerini hırsızlardan korumuşlardır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir