Doğum tarihi: 17 Aralık 1493
Ölüm tarihi: 24 Eylül 1541
Kaç yaşında öldü: 48
Burcu: Yay
Meslek: Doktor, Kimyager
Doğum yeri: Einsiedeln, Zürich, İsviçre
Ölüm yeri: Salzburg, Avusturya
16. yüzyılın önemli bilim insanlarından ve modern tıbbın kurucularından biri olduğu kabul edilir. Paracelsus modern tıbbın yanında, modern farmakolojinin (ilaç bilimi) de kurucusu olarak nitelendirilebilir.
Paracelsus, 17 Aralık 1493 tarihinde İsviçre’de Zürich yakınlarında doğmuştur. Tam adı Philippus Aureolus Theophrastus Bombastus von Hohenheim’dir. Babası Wilhelm bir kimyager ve doktordu. Annesini genç yaşta kaybeden Paracelsus, babasıyla birlikte Güney Avusturya’ya, Villach şehrine taşındı. Babası burada, gençlerden maden analisti ve maden şefi yetiştirmeyi amaçlayan bir okulda kimya, mineroloji ve metalürji dersi veriyordu. Paracelsus yerel din adamlarından ve Lavanttal’daki St. Paul Manastırı manastır okulundan derin bir hümanist ve teolojik eğitim aldı. Almanca konuşan Paracelsus, Doktor olan babasından ilk temel bilgileri aldıktan sonra 16 yaşında Basel Üniversitesi’nde tıp okumaya başladı, ancak burada edinmiş olduğu bilgiler kendisini tatmin etmediği için çeşitli bilim merkezlerine yolculuklar yaptı. Viyana’ya taşındı, 1515 yılında Ferrara Üniversitesinde eğitimine devam etti. Daha sonra cerrahlık yaptı.
Muayene ettiği zengin insanlardan çok fazla ücret alıp, buna karşılık yoksulları parasız tedavi ederdi. Romalı hekim Celsus’la öteki geleneksel doktorlarla uyuşamadığı çok fazla nokta olduğu için Paracelsus (para, Yunanca’da “karşı” anlamına gelir) adını aldı.
1517 ile 1524 yılları arasında, Avrupa’da bir dizi kapsamlı yolculuğa çıktı. Gezileri onu İtalya, Fransa, İspanya, Portekiz, İngiltere, Almanya, İskandinavya, Polonya, Rusya, Macaristan, Hırvatistan, Rodos, Konstantinopolis (İstanbul) ve hatta muhtemelen Mısır’a götürdü.
Bu seyahat döneminde, Paracelsus bir ordu cerrahı olarak kaydoldu ve Venedik, Hollanda, Danimarka ve Tatarlar tarafından yapılan savaşlara katıldı. 1524 yılında eve döndü, Salzburg’a yerleşti ” ve 1527’ye kadar orada kaldı.
Onbir yaygın hastalığı ve bunların tedavisini ve ilk tıbbi ilkelerini tanımlayan “Elf Traktat” ve ‘Volumen şifalı Paramirum’u kitaplarını yazdı.
Paracelsus 1527 yılında Basel Üniversitesinde profesör olarak çalışma başladı. Bu süre zarfında Basel Üniversitesi’ndeki Hollandalı Rönesans hümanisti Desiderius Erasmus Paracelsus’un tıbbi becerilerine tanık oldu ve iki bilim insanı, tıbbi ve teolojik konularda bir mektup diyalogu başlattı.
Paracelsus, tıp alanındaki mevcut otoritelere karşı açıkça meydan okuyan davranışları nedeniyle Martin Luther ile karşılaştırıldı.
1528 yılında Alman doktor, astrolog Lorenz Fries ile Colmar’da ve kısa bir süre Esslingen’de kaldıktan sonra 1529’da Nürnberg’e taşındı.
Almanca konuşan İsviçreli doktor ve kimyager Paracelsus, günün tedavi şekline, otoritelerin tıbbi kuramlarına karşı çıkmış ve bunun sonucunda, biraz da çılgın tavırlarıyla, bir tür sembole dönüşmüştür. Çılgınlıkları o zamanki geleneksel tıbbın eskidiği ve artık yenilenmesi gerektiği şeklindeki tepkisinin bir göstergesidir. Akademik olan herşeye meydan okumuştur. Zamanında uygulanan tıp uygulamasına hayatı boyunca karşı çıkmış ve mücadele vermiştir. Aklı sürekli çalışan, kuramlar üreten biridir.
Onun, geçmişle olan savaşının en somut şekli, bütün üniversitenin gözü önünde İbn-i Sina, Hipokrat ve Galen gibi otoritelerin kitaplarını ve onların takipçilerinin çalışmalarını tunç bir tencerede sülfür ve nitrat kullanarak yakmasıdır. Böylece, Orta Çağ’da dogmatik hale gelen Galen, İbn-i Sina gibi, yeni gelişmelerin önündeki engeller olarak gördüğü hekimlerin kimliklerinde, eski tıbba son verdiğini sembolize ediyordu.
Bu hareketiyle büyük bir tepkinin doğmasına sebep olan Paracelsus, hemen hiçbir yerde fazla kalamayıp, kent kent dolaşmıştır. Paracelsus, tıp eğitiminde geleneksel olarak kullanılan Latince yerine derslerini Almanca vermiştir.
Yaşamının geri kalan kısmında Avrupa’yı dolaştı ancak bir yerde asla 2 yıldan fazla kalmadı. Avusturya‘da öldü.
Paracelsus, hastalıkların dört sıvı arasındaki dengesizlikten kaynaklandığını söyleyen eski Yunan düşüncesine inanmıyordu. O, vücuda giren bir zehirin hastalıklara neden olduğunu düşünüyordu. Zaman zaman hastaları, sahip oldukları hastalığın belirtilerine benzer belirtiler yaratan ilaçlar kullanarak tedavi ediyordu. Bu, vücuttaki doğal koruyucuları güçlendirerek bedeni iyileştirme yöntemi olan homeopatinin ilk biçimiydi.
Temel tezi iatrokimya olan Paracelsus’a göre, bir cerrah bütün bitkileri tanımak, bilmek zorundadır; onları nasıl kullanacağını, onların çok hızlı mı yoksa yavaş mı etki ettiğini bilmek zorundadır. Ayrıca, onların etkilerinin bilinmesi gerekir, etkilerinin kaslar mı, kemikler mi yoksa damarlar üzerinde mi olduğunun cerrah tarafından bilinmesi lazımdır. Örneğin balsamın kırık için mi, yoksa yaralarda mı etkin olduğunun bilinmesi gerekir. Buna ilave olarak, yaranın açık ve korumasız olmasına göre, uygun bir pansumanla, yarayı temizleyip, onu dış etkilerden korumalıdır. Mümkün olduğu kadar doğanın tedavi gücünün yarayı iyileştirmesine yardımcı olmalıdır. Bu da her şeyden önce iyi beslenme ile mümkün olur.
Aynı şekilde, Paracelsus, yeni cerrahi ile ilgili olarak şöyle demektedir: Cerrahi, insanın kemiklerini ve diğer yapısını bilmek zorundadır; aksi takdirde nasıl teşhis koyabilirsiniz? Sadece dış yapıyı bilmeniz yetmez, aynı zamanda iç yapıyı da bilmek zorundasınız, bütün ven ve arterleri, sinirleri, kasları ve iç organları bilmelisiniz.
Paracelsus modern tıbbın yanında, modern farmakolojinin (ilaçbilimi) de kurucusu olarak nitelendirilebilir. Pek çok kimyasal madde üzerinde araştırmalar yapmış ve antimonu bulmuştur ki, daha sonra 17. ve 18. yüzyıllarda antimon, iatrokimya görüşlerini destekleyenler tarafından sıkça ilaç olarak ya da ilaç karışımları içinde kullanılmıştır; bu tip ilaçlara arkana tipi ilaçlar denir. Paracelsus’un bazı terimleri Arapça’dan aldığı söylenir, alkol terimi de buna örnek gösterilir.
Paracelsus, kısa bir hastalığın ardından 24 Eylül 1541 tarihinde Salzburg, Avusturya’da 48 yaşında ölmüştür. Mezarında yazan “Ölümle yaşamı takas etti (Vitam cum morte mutavit) sözü, ölümünün bilinçli bir tercih olduğunu çağrıştırmaktadır.
Paracelsus döneminin tıpçı ve doktorlarından çok rahatsızdı. Bu rahatsızlığını defalarca kez dile getirmiştir ki Paragranum kitabında şu dizeleri bence isyanının en net ifadesidir;
“Bilinmeyen sebeplerden kaynaklanan hastalıkların sayısı, mekanik sebeplerden kaynaklananlardan çok daha fazladır ve bu tür hastalıklar için hekimlerimizin hiçbir çaresi yoktur, bu hastalıkların sebebini bilmedikleri için onları tedavi edemiyorlar. Yapabildikleri tek şey hastayı gözlemlemek ve hastalığı hakkında tahmin yürütmektir.
Hasta, kendisine verilen ilaç ona zarar vermeyip iyileşmesini engellemiyorsa kendini şanslı saymalıdır. En sevilen hekimlerimizin en iyileri en az zarar verenlerdir. Fakat ne yazık ki, bunlardan bazıları hastalarını cıva ile zehirlemiş, kimileri de onların hacamat yüzünden kanamadan ölmesine neden olmuştur.
Bazıları o kadar bilgilidir ki, bilgileri akıllarından bütün sağduyuyu alıp götürmüştür, diğerleri ise hastaların sağlığından ziyade kendi ceplerini düşünüyorlar.
Bir hastalık kendini hekimin bilgisine uydurmak için değişmez, hastalığın sebebini anlamak zorunda olan hekimdir. Bir hekim doğanın hizmetkârıdır, düşmanı değil; doğaya hayat için mücadelesinde rehberlik etmeli, akıldışı müdahalesiyle iyileşmenin önüne yeni engeller çıkarmamalıdır.”
Dönemin bu vahim durumu içerisinde Paracelsus, bitkilerden ve metallerden ilaçlar yapmış, hermetik anatomiyi ve manyetizma prensiplerini (hatta Carl Jung’a göre psikolojiyi de) kullanarak insanları tedavi etmiştir.