Doğum tarihi: 25 Şubat 1907
Ölüm tarihi: 02 Nisan 1948
Kaç yaşında öldü: 41
Burcu: Balık
Meslek: Yazar, Şair, Öğretmen, Gazeteci
Doğum yeri: Gümülcine
Ölüm yeri: Bulgaristan

Sabahattin Ali, 1907 doğumlu yazar. Türk Edebiyatı’na birçok önemli öykü, roman ve şiir veren Ali, eserlerinde Anadolu insanına farklı bir bakış açısıyla yaklaşmış, onların acılarını, üzüntülerini anlatmaya çalışmıştır. 1937 tarihli “Kuyucaklı Yusuf”, yazarın en önemli eserlerinden biridir.

Sabahattin Ali, 25 Şubat 1907’de Gümülcine’de doğdu. Babası Ali Sabahattin Bey, bir piyade yüzbaşısıydı bu yüzden görev yeri sık sık değişiyordu ve Ali, çocukluk yıllarında İstanbul, Çanakkale, Edremit gibi çeşitli şehirlerde yaşadı ve çeşitli okullarda okudu. Ortaokulu önce Balıkesir Öğretmen Okulu’nda sonra İstanbul İlköğretmen Okulu’nda okudu ve 1926’da bu okuldan mezun oldu. İlk yazıları 1925’te Balıkesir’de yayınlanan “Irmak” adlı dergide çıktı. Ali, bir yıl kadar Yozgat’ta ilkokul öğretmenliği yaptıktan sonra 1928’de Milli Eğitim Bakanlığı’nca Almanya’ya gönderildi. Postdam ve Berlin’de öğrenim gördü. 1930’da geri döndü ve Orhaneli’nde ilkokul öğretmenliği, Aydın ve Konya’daki ortaokullarda Almanca öğretmenliği yaptı. Ayrıca Milli Eğitim Bakanlığı Yayın Müdürlüğü’nde ve Devlet Konservatuarı’nda da çalıştı. İlk öyküsü “Bir Orman Hikayesi” 30 Eylül 1930’da “Resimli Ay”da yayınlandı.

1932 yılında, Konya’da bulunduğu sırada bir arkadaş ortamında okuduğu bir şiirin Atatürk’e hakaret ettiği iddiasıyla tutuklandı. Bir yıla mahkûm olarak Konya ve Sinop cezaevlerinde yatmıştır. 1933’te çıkan afla, 1 yıl yattığı cezaevinden çıktı ve 15 Ocak 1934’te Varlık Dergisi’nde “Benim Aşkım” adlı şiirini yayınlayarak Atatürk’e olan bağlılığını göstermeye çalıştı. Aynı zamanda bu bağlılık göstergesini ondan o dönemde bakan olan Hikmet Bayur, değiştiğinin bir ispatı olarak istemişti. Yine 1934’te Bakanlık Neşriyat Müdürlüğü’nde işe girdi. 16 Mayıs 1935’te evlendi. 1936’da askere gitti. Eşi Aliye Hanım, Eylül 1937’de Filiz Ali adlı bir kız dünyaya getirdi. 1938’de Musiki Muallim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliğine başladı ancak bu göreve 1940 yılında tekrar askere alınıncaya kadar devam edebildi. 1941 yılında askerden dönünce Ankara Devlet Konservatuarı’nda Almanca öğretmenliği yapmaya başladı ve 1945 yılında bu görevden alındı.

Yazar, 1937’de “Kuyucaklı Yusuf”, 1940’ta “İçimizdeki Şeytan” ve 1943’te “Kürk Mantolu Madonna” olmak üzere 3 roman yazdı. Sabahattin Ali’nin 1943 tarihli romanı Kürk Mantolu Madonna’daki Maria Puder isimli karakter, ressam Andrea del Sarto’nun Madonna delle Arpie tablosundaki Bakire Meryem’e benzetilerek tasvir edilmiştir.

“İçimizdeki Şeytan”, Ali’nin Nihal Atsız ve milliyetçi kesimle büyük bir çatışmaya girmesine yol açtı. Nihal Atsız’a açtığı davayı kazadığı halde tepkiler hiç dinmedi ve Ankara Devlet Konservatuarı’ndaki görevinden alındı. Bu sırada yazı yazdığı gazeteler dönemin olayları sonucunda kapandı.

Tüm bu olaylar üstüne İstanbul’da gazetecilik yapmaya karar veren Ali, 1945 yılında Markopaşa adlı bir mizah gazetesi çıkarmaya başladı. Bu gazetenin çıkarılması sırasında Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz’la birlikte çalışıyordu. Malum Paşa, Öküz Paşa ve Merhum Paşa adlı siyasal mizah gazetelerini de 1946 ve 1947 yıllarında çıkardılar. 1948’de Sabahattin Ali bu dergilerdeki yazılarından biri yüzünden tutuklandı ve 3 ay hapis yattı.

Ali, 1934’te, halk şiirinden esinlenerek yazdığı şiirlerini “Dağlar ve Rüzgar” adlı kitabında topladı, bu kitap 1943’te derlenerek tekrar piyasaya sürüldü. Öykü kitapları; Değirmen (1935), Kağnı (1936), Ses (1937), Kağnı-Ses (1943 2 kitap birlikte), Yeni Dünya (1943) ve Sırça Köşk (1947) idi. Yazarın çevirileri; Max Kemmerich’in “Tarihte Garip Vakalar” (1941), Sofokles’in “Antigone” (1942), H. Von Kleist, A. V. Chamisso ve E. T. A. Hoffmann’ın “Üç Romantik Hikaye” (1944), Ignazio Silone’nin “Fontamara” (1944), Friedrich Hebbel’in “Gyges ve Yüzüğü” (1944) ve A.S Puşkin’in “Yüzbaşının Kızı” (1944) adlı eserleriydi. Sabahattin Ali üzerine birçok eser yazıldı; Kemal Sülker’in 1968 tarihli “Sabahattin Ali Dosyası”, Asım Bezirci’nin 1974 tarihli “Sabahattin Ali; Hayatı, Hikayeleri, Romanları”, Kemal Bayram’ın 1978 tarihli “Sabahattin Ali Olayı”, Filiz Ali Laslo ve Atilla Özkırımlı’nın 1979 tarihli “Sabahattin Ali”, Reşit Ertüzün’ün 1985 tarihli “Sabahattin Ali Olayının Gerçeği”, Hikmet Altınkaynak’ın 1987 tarihli “Sabahattin Ali Markopaşa Yazılar ve Ötekiler”, Filiz Ali’nin 1996 tarihli “Filiz Hiç Üzülmesin”, Ramazan Korkmaz’ın 1997 tarihli “Sabahattin Ali” ve Elisabeth Siedel’in Almanya’da yayınlanan “Sabahattin Ali Mystiker und Sozialist” adlı eserleri bu çalışmalardı.

Sabahattin Ali, yaşadığı onca zorluktan ve sürekli olarak izlenmesinden dolayı yurtdışına kaçmak istedi. Yazar, 02 Nisan 1948’de Bulgaristan’a kaçmaya çalışırken, bu kaçış sırasında kendisine yardım etmesi için anlaştığı, Milli Emniyet’le bağlantılı bir kaçakçı olan Ali Ertekin tarafından Bulgaristan sınırında öldürüldü.

Sabahattin Ali, romanlarında insanın ruhunu en iyi şekilde kullanmış ve onu ortaya çıkarmıştır. Daha gerçekçi ve yepyeni öykü anlayışıyla tarifi zor hisleri başarıyla dile getirmiştir. İnsanın zayıflıklarını yansıtmaktan çekinmemiş ve yanıtlanması zor sorular sormuştur. Tutkuyu anlatışındaki ustalıkla Ali, döneminin yazarları arasında çok önemli bir yere sahiptir. Talihsizliklerle dolu yaşamı, ölümü, insan ruhunun derinliklerine inen incelemeleri ile günümüzde hala incelenmeye ve anlamaya değer bir kişidir. “Leylim Ley”, “Aldırma Gönül” gibi günümüzde de yaygın olarak bilinen şiirler Sabahattin Ali’nin eserleridir.

Eserleri:

Şiirleri:

1934 – Dağlar ve Rüzgâr
1937 – Kurbağanın Seren adı ve Öteki Şiirler’le birlikte

Bestelenen şiirleri:

“Hapishane Şarkısı V” (Aldırma Gönül – Kerem Güney & Edip Akbayram)
“Eşkiya Dünyaya” (Zülfü Livaneli)
“Leylim Ley” (Zülfü Livaneli)
“Hapishane Şarkısı I” (Göklerde Kartal Gibiydim / Nazlı Yarim – Deniz Akyürek)
“Hapishane Şarkısı II” (Bir Yürek Kaldı Avucumunda) (Grup Çağrı)
“Hapishane Şarkısı III” (Geçmiyor Günler – Ahmet Kaya)
“Çocuklar Gibi” (Sezen Aksu)
“Kız Kaçıran” (Ahmet Kaya)
“Kara Yazı” (Ahmet Kaya)
“Melankoli” (Ali Kocatepe, Nükhet Duru)
“Eskisi Gibi” (Ben Yine Sana Vurgunum – Ali Kocatepe & Nükhet Duru)
“Dağlar” (Benim Meskenim Dağlardır – Sadık Gürbüz & Dağlardır Dağlar Sezen Aksu)
“Göklerde Kartal Gibiydim” – Grup Çağrı & Volkan Konak
“Geçmiyor Günler” – Selva Erdener & Turkuvaz Beşlisi, Turgay Erdener

Hikayeleri:

1935 – Değirmen
1936 – Kağnı
1937 – Hanende Melek
1937 – Ses
1943 – Kağnı – Ses (İki kitap birlikte)
1943 – Yeni Dünya
1947 – Sırça Köşk
Kamyon
1997 – Bütün Öyküleri 1 (Değirmen, Kağnı ve Ses kitapları ile birlikte)
Bir Orman Hikayesi

Romanları:
1937 – Kuyucaklı Yusuf
1940 – İçimizdeki Şeytan
1943 – Kürk Mantolu Madonna

Kitapları:

2020 – Sabahattin Ali Seti (7 Kitap)
2018 – Sabahattin Ali Seti (13 Kitap)
2015 – Kürk Mantolu Madonna
2015 – İçimizdeki Şeytan
2015 – Çakıcı’nın İlk Kurşunu
2015 – Değirmen
2015 – Yeni Dünya
2015 – Sırça Köşk
2015 – Kağnı / Ses / Esirler (oyun)
2015 – Mahkemelerde
2015 – Hep Genç Kalacağım
2015 – Kamyon / Seçme Öyküler
2015 – Sabahattin Ali Bütün Eserleri / Eleştirel Basım
2015 – Canım Aliye, Ruhum Filiz
2013 – Kürk Mantolu Madonna 70 Yaşında
2010 – Bütün Romanları
2009 – Öyküler Şiirler ve Oyun
2000 – Bütün Öyküleri 1 / Sabahattin Ali
2000 – Bütün Öyküleri 2 / Sabahattin Ali
2000 – Arabalar Beş Kuruşa

Ayrıntı

Hey anavatandan ayrılmayanlar
Bulanık dereler durulmuş mudur?
Dinmiş mi olukla akan o kanlar?
Büyük hedeflere varılmış mıdır?
Asarlar mı hâlâ hakka tapanı?
Mebus yaparlar mı her şaklabanı?
Köylünün elinde var mı sabanı?
Sıska öküzleri dirilmiş midir?
Cümlesi belî der Enelhak dese,
Hâlâ taparlar mı koca terese?
İsmet girmedi mi hâlâ kodese?
Kel Ali’nin boynu vurulmuş mudur?
Koca teres kafayı bir çekince
……………….. İskendere bile dudak bükünce
Hicabından yerler yarılmış mıdır?

Dizeleriyle Atatürk’e hakaret ettiği gerekçesiyle tutuklandı (1932).

Yeniden memur olabilmesi için bağlılığını ispatlaması istendi. Bu amaçla 15 Ocak 1934 tarihli Varlık dergisinde (13. Sayı) “Benim Aşkım” başlıklı, dörtlüklerini de içeren Atatürk’e övgü şiiri yayınladı. Karşılığında MEB Talim Terbiye Dairesi Mümeyyizliği’ne atandı (30 Eylül 1934).

Benim Aşkım

Sensin kalbim değildir, böyle göğsümde vuran,
Sensin “Ülkü” adıyla beynimde dimdik duran
Sensin çeyrek asırlık günlerimi dolduran
Seni çıkartsam ömrüm başlamadan bitiyor
Hem bunları ne çıkar anlatsam bir düziye
Hisler kambur oluyor dökülüyor yazıya
Kısacası gönlümü verdim Ulu Gazi’ye
Göğsümde şimdi yalnız onun aşkı yatıyor.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir